Eğitim çok farklı bir etkinliktir. Ne bir kalıba uyar ne de belirli bir tarzı vardır. Her şeyden önce, insanla uğraşan bir iş kolunun sabitliğini, tektipliğini kabul etmek; insanı tektip kabul etmektir.

Özel derse ihtiyaç duymak, toplumumuzdaki genel yargının aksine çocuğun başarısız ya da yetersiz olduğunu göstermez. Özel ders, öğrencinin ihtiyacına yönelik belirlenen bir etkinliktir. Dersi veren öğretmen, öğrencide o anki ihtiyaca odaklanır. Öğrenciyi daha iyi tanıma fırsatı bulur. Öğrenci de ilgi dağıtıcı her türlü ögeden arındırılmış bir ortamda çalışma imkanı bulur. Kendi ihtiyacına yönelik tekrarlar yaptırabilir, sorular sorabilir. Çünkü o an yanında bulunan uzman ya da öğretmenin sadece kendisiyle ilgilendiğini, onun ihtiyacına yönelik çalışacaklarını, onu eleştirecek herhangi bir dış unsurun var olmadığını bilir. Bu da öğrencide olumlu bir psikoloji yaratır ve öğrencinin daha rahat bir şekilde kendisini ifade edebilmesini sağlar. Okulda başarılı olamayan bir öğrencinin aldığı özel derslerden sonra tabiri caizse büyük bir sıçrama yaşamasının sebebi de büyük ölçüde budur. Yirmi kişilik bir sınıf ortamında anlatılan bir dersle bireysel anlatılan bir dersin aynı kalitede olması beklenemez. Çünkü her birey tektir ve özeldir.

Özel ders sayesinde öğrenciyle öğretmen arasında sıkı bir bağ kurulur. Oluşan bu sıcak diyalog, öğrencinin konuyu daha dikkatli dinlemesini, anlayamadıklarını daha rahat bir şekilde sorabilmesini sağlamaktadır.